Sırapınar Mah. No:582, 34799 Çekmeköy, Turkey
753 contact@adrienne-seranota.com

Finansal Modelleme Yolculuğuna Hazır Mısınız?

Finansal bir model inşa ederken, hangi varsayımlar gerçekten kritik? Ve bu varsayımlar, hangi noktada sizi yanıltmaya başlar? İşte bu soruların cevabını tam anlamıyla içselleştirmek, yalnızca bir beceri değil, adeta bir sezgi geliştirmenizi sağlıyor. Türkçe finansal modelleme üzerine çalışırken, teorinin pratikle nasıl çelişebileceğini sık sık görüyoruz. Örneğin, bir nakit akış tablosunda "net işletme sermayesi" kavramını ele alalım — kulağa basit gelebilir, değil mi? Ama gerçek dünyada, bir şirketin operasyonel döngüsünde bu kalemin nasıl dalgalandığını anlamadan, doğru bir tahmin yapmak neredeyse imkânsızdır. Bu farkındalık bir kez gelişti mi, artık yalnızca rakamlarla değil, işin dinamikleriyle de konuşmaya başlıyorsunuz. Bu beceriler, yalnızca kariyer fırsatlarını artırmaktan çok daha fazlasını sunuyor. Örneğin, bir şirketin stratejik kararlarını değerlendirirken, artık yalnızca bir bütçe ya da gelir tablosuna bakmakla yetinmiyorsunuz. Bir yatırım projesinin risklerini analiz ederken, sadece sayılar üzerinden değil, aynı zamanda iş modelinin hangi varsayımlar üzerine kurulu olduğunu sorguluyorsunuz. Bu noktada, “duyarlılık analizi” gibi teknikler, bir araçtan ziyade bir refleks haline geliyor. Kimi zaman bu, bir varsayımın doğruluğunu sorgularken, “Peki ya bu senaryoda talep beklenenden farklı bir hızda mı düşerse?” gibi sorular sormayı içerir. Belki de bu, sıradan bir finansal modelleyicinin gözünden kaçacak bir detaydır, ama işte tam bu noktada fark yaratmaya başlıyorsunuz. Adrienne Seranota’nın bu materyalleri geliştirme sürecinde gözlemlediği o kritik detaylardan biri şuydu: Türkiye’de, özellikle KOBİ seviyesinde, finansal kararlar genellikle kısa vadeli düşüncelerle şekilleniyor. Ama uzun vadeli bir perspektifle çalışmayı öğrendiğinizde, yalnızca mevcut tabloyu değerlendirmekle kalmıyorsunuz. Aynı zamanda, şirketin geleceğini hangi dinamiklerin belirleyeceğini de öngörebiliyorsunuz. Bu, daha önce mümkün olmayan bir şeyi mümkün kılıyor: Stratejik bir partner gibi düşünmek. Artık sadece analiz yapan biri değil, karar süreçlerine yön veren bir profesyonel oluyorsunuz. Ve bu dönüşüm, sadece finansal bir yetkinlik değil — bir bakış açısı değişimi.

Kursun ilk adımı, temel prensiplerin üzerinden geçmek. Finansal modellerin yapı taşlarıyla tanışmak, Excel'de hücrelere formüller yazmaktan çok daha fazlasını içeriyor. Mesela, gelir tablosu nasıl oluşturulur? Ya da bir nakit akış tablosunda hangi kalemler mutlaka yer almalı? Bunlar başlangıçta sıkça tartışılan konular. Ama burada bir şey var—birçok öğrenci bu kısımları hızlıca geçmek istiyor, çünkü "zaten biliyorum" hissi yaygın. Yanlış! Bu temeller, karmaşık modelleri anlamak için olmazsa olmaz. Sonraki aşamalarda, daha karmaşık senaryolar devreye giriyor. Diyelim ki bir birleşme ve satın alma (M&A) modeli kuruyorsunuz. Şirketin değerlemesini yaparken kullanılan indirgenmiş nakit akış yöntemi (DCF) üzerine detaylıca eğilinir. Ya da stres testi—kulağa ne kadar teknik geliyor değil mi? Ama işin içine girdiğinizde, bir modelin farklı senaryolara nasıl tepki verdiğini görmek oldukça heyecanlı olabilir. Bu arada, bazı dersler sırasında eğitmenlerin kendi iş hayatlarından örnekler paylaştığını da göreceksiniz. "Geçen yıl bir müşterimiz için şu şekilde bir tahmin modeli kurmuştuk" gibi cümleler duyabilirsiniz. Bazen konu dağılıyor gibi görünse de bu hikayeler işin pratiğini anlamak için faydalı.